Genç ve naif bir kadın olan Lucille, antika dükkanı sahibi zengin bir adamla evlenir. Bu evlilik onu maddi güvenceye kavuştursa da, giderek kendisini bir kafeste hapsolmuş hisseder.
Kocasının mülkiyetçi tavırları ve duygusal soğukluğu, Lucille'in iç dünyasında derin bir yalnızlık hissi yaratır.
Lucille, lüks apartman dairesinde geçen hayatında anlamsızlık ve boşluk duygusuyla boğuşur.
Eşyasını satmaya çalışmak gibi küçük başkaldırı denemeleri, kocasının kontrolü altında etkisiz kalır. İçine düştüğü umutsuzluk, onu giderek daha fazla içe kapanık hale getirir ve yaşam enerjisini yavaş yavaş kaybeder.
Sonunda dayanılmaz hale gelen bu varoluşsal ıstırap, Lucille'i radikal bir karar almaya zorlar. Apartmanlarının balkonundan atlayarak hayatına son verir.
Bu trajik olay, arkalarında yanıtlanmamış sorular ve derin bir hüzün bırakır.