Bir adam sıradan bir vatandaş olarak katıldığı jüri sürecinde, davaya konu olan cinayetten kendisinin sorumlu olduğunu fark eder. Mahkeme salonunda her detayı dinlerken, gerçeğin ağırlığı altında ezilmeye başlar.
Jüri odasında diğer üyelerle birlikte karar verme sürecine dahil olurken, kendi kaderi ile sanığın kaderi arasında sıkışıp kalır. Vicdanıyla yüzleşmek zorunda olduğu bu zorlu durum, onu tarihinin en zor seçimine sürükler.
Her tartışma, her kanıt ve her jüri üyesinin görüşü onun için kişisel bir hesaplaşmaya dönüşür. Gerçeği saklamak ile adaleti sağlamak arasındaki ince çizgide, tüm hayatını değiştirecek bir karar vermek zorunda kalır.