Genç bir köylü kızı olan Joan, Tanrı'nın kendisine Fransa'yı İngiliz işgalinden kurtarma görevi verdiğine inanır. İnanç ve kararlılıkla donanmış olarak, tahtın varisi Charles'ı bulur ve onu İngilizlere karşı savaşmaya ikna eder.
Joan'ın liderliğindeki Fransız ordusu, umutsuz görünen bir durumda zaferler kazanır ve Orleans kuşatmasını kırar.
Ancak Joan'ın yükselişi, siyasi entrikalar ve kilisenin şüpheleriyle gölgelenir.
İhanete uğrayarak Burgundlulara esir düşer ve İngilizlerin kontrolündeki bir mahkemede yargılanır. Dini otoriteler, onun vizyonlarını sapkınlık olarak nitelendirir ve Joan'ı zorla itiraf etmeye zorlar.
Sonunda, kaderi alevlerle çizilir. Joan, sapkınlık suçlamasıyla diri diri yakılır, ancak ölümü efsanesini daha da büyütür.
İnancı uğruna her şeyi feda eden bu genç kadının hikâyesi, tarihin en dokunaklı trajedilerinden biri olarak hafızalara kazınır.
