Roma'nın aristokrat ailelerinden birinin varisi olan genç prens, lüks içinde geçen hayatının anlamını sorgulamaya başlar. Görkemli saraylar ve şatafatlı davetler arasında kendini giderek yalnız hisseden prens, toplumun en alt katmanlarındaki insanların yaşamlarına tanık oldukça içinde derin bir huzursuzluk büyür.
Gizlice saraydan ayrılarak sıradan bir işçi kılığında şehrin kenar mahallelerinde yaşamaya başlar. Burada yoksullukla mücadele eden insanlarla kurduğu samimi ilişkiler, ona hayatın gerçek değerlerini öğretir.
Ancak gerçek kimliğini saklamak zorunda olduğu bu yeni hayat, beklenmedik zorluklar ve ikilemlerle doludur.
İki farklı dünya arasında sıkışıp kalan prens, hem ailesinin beklentileri hem de yeni tanıdığı insanların güveni arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.
Bu sıradan insanlarla kurduğu bağlar, onun kaderini ve Roma'nın geleceğini şekillendirecek önemli kararlar almasına yol açar.