Genç ve yetenekli bir müzisyen olan Elara, gizemli bir solunum rahatsızlığı nedeniyle izole bir dağ kasabasına taşınmak zorunda kalır. Burada karşılaştığı tuhaf doğa olayları ve unutulmuş bir antik efsane, onun gerçekliğe dair algılarını sorgulatmaya başlar.
Her nefes alışı, geçmişle şimdi arasındaki çizgiyi biraz daha belirsizleştirir.
Kasabanın sessiz sakinleri arasında tek dostluk kurduğu yaşlı bir kütüphaneci, Elara'ya kasabanın soluk alıp verişini kontrol ettiğine inanılan kadim bir gelenekten bahseder.
Bu sırada, Elara'nın sağlığı beklenmedik şekilde düzelirken, çevresindeki doğa hızla çürümeye ve soluk renklerle kaplanmaya başlar. Her iyileşen anı, kasabada yeni bir bozulmayı tetikler.
Elara, kendi yaşamının kasabanın kaderiyle nasıl iç içe geçtiğini anladığında, geçmişle yüzleşmek ve gerçeği ortaya çıkarmak zorunda kalır. Nefes almanın bedelinin ne olduğunu öğrenirken, hayatla ölüm, gerçekle efsane arasındaki sınırda bir seçim yapması gerekir.