Sadık, insan kaçakçıları ve katillerin arasında adaleti arayan sıradan bir adamdır. On günlük bir süre boyunca, karanlık bir dünyanın içinde mücadele ederken kendi değerlerini korumaya çalışır.
Ancak her adımı onu daha derin bir labirentin içine sürükler.
Yolculuğu ilerledikçe, iyilik ve kötülük arasındaki sınırlar giderek bulanıklaşmaya başlar.
Sadık, adaleti sağlama arzusu ile ahlaki ikilemler arasında sıkışıp kalır. Karşılaştığı zorluklar, onu kendi içindeki gölgelerle yüzleşmeye zorlar.
Bu on gün, yalnızca bir mücadelenin değil, aynı zamanda bir insanın kendi iyilik ve kötülük tanımını yeniden sorguladığı bir içsel yolculuğun hikayesidir. Sadık'ın yaşadıkları, gerçekten iyi bir insan olmanın ne anlama geldiğine dair derin soruları beraberinde getirir.