Hanna, Finlandiya'nın derin ormanlarında, eski bir CIA ajanı olan babası tarafından mükemmel bir savaşçı olarak yetiştirilir. Hayatını izole bir şekilde geçiren bu genç kız, avlanma, dövüş ve hayatta kalma becerileriyle donatılmıştır.
Ancak 14 yaşına geldiğinde, babası onu dış dünyaya gönderir ve Hanna'nın gerçek kimliğiyle yüzleşmesi gereken tehlikeli bir yolculuk başlar.
Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde hedefine doğru ilerlerken Hanna, ilk kez normal bir hayatın neye benzediğini deneyimler.
Sokaklarda dolaşan insanlar, müzik, arkadaşlık ve masumiyet gibi kavramlarla tanışır. Ancak geçmişi onu yakından takip eder ve her adımında kendini bir suikastın parçası olarak bulur.
Soğukkanlı bir katil olarak yetiştirilmiş olsa da, içinde uyanan insani duygularla savaşmak zorunda kalır.
Hanna'nın yolculuğu, sadece fiziksel bir mücadeleden ibaret değildir.
Hedefine yaklaştıkça, kendi varlığının anlamını sorgulamaya başlar. Babasının ona öğrettikleriyle gerçek dünya arasındaki çelişkiler, onu derin bir iç hesaplaşmaya sürükler.
Hanna, kim olduğunu ve ne için savaştığını keşfetmek zorundadır.
