Uzayın derinliklerinde, Ripley, Bishop ve küçük Newt ile birlikte yaratıklardan kaçmayı başarmış ve bir kriyojenik uyku gemisine sığınmıştı. Ancak talihsiz bir kaza sonucu gemileri Fiorina 161 adlı ıssız bir hapishane gezegenine düşer.
Kazadan yalnızca Ripley sağ çıkar, fakat yalnız olmadığını çok geçmeden anlayacaktır. En büyük kâbusu, bu yolculuk boyunca sessizce onu takip etmiştir.
Fiorina 161, silahların yasak olduğu, mahkûmların dini bir topluluk olarak yaşadığı tehlikeli bir yerdir. Buradaki mahkûmlar, geçmişlerindeki şiddet ve suçlarla yüzleşmiş, içlerindeki iblislerle mücadele etmiş insanlardır.
Şimdi ise çok daha korkunç bir düşmanla karşı karşıyadırlar. Ripley, bu umutsuz ortamda hem kendini hem de diğerlerini korumak için savaşmak zorunda kalır.
David Fincher’in yönetmen koltuğuna oturduğu bu üçüncü film, klostrofobik atmosferi ve beklenmedik gerilimiyle serinin en farklı yapıtıdır. Ripley’in geçmişle hesaplaşması ve yeni bir yaratık türüyle mücadelesi, izleyiciyi soluksuz bir maceraya sürükler.
Fiorina 161’deki her köşe, ölümle burun buruna gelmenin soğuk nefesini hissettirir.
