Phileas Fogg, Londra’daki centilmenler kulübünde dünyayı sadece 80 günde dolaşabileceğini iddia eder. Bu iddiayı servetiyle destekleyerek maceraya atılır.
Yanına Fransız uşağı Passepartout’yu alarak yola koyulduğunda, İngiltere Bankası’nın soyulduğu haberi yayılır. Dedektif Fix, Fogg’un kaçak bir suçlu olduğuna inanır ve onu her adımda takip etmeye başlar.
Fogg ve Passepartout, trenlerden fillere, buharlı gemilerden balonlara kadar her türlü ulaşım aracını kullanarak dünyayı dolaşır. Hindistan’da prenses Aouda’yı kurtarırlar, Amerika’da vahşi batıyla yüzleşirler.
Zamanla yarışırken, beklenmedik engeller ve yanlış anlamalar yolculuğu daha da zorlaştırır. Fix’in peşlerini bırakmaması, Fogg’un şüphe altında kalmasına neden olur.
Son dakikaya kadar süren bu çılgın yolculukta Fogg, iddiayı kazanıp kazanamayacağını görmek için Londra’ya dönmek zorundadır. Yolda karşılaştığı kültürler, dostluklar ve tehlikeler, onun hayata bakışını değiştirir.
Ancak zaman daralmaktadır ve her saniye büyük önem taşır. Fogg’un kaderi, tam da kulüpteki arkadaşlarının onu beklediği anda belli olacaktır.