Muntazam, gençlik yıllarında yazdığı bir şiir nedeniyle haksız yere hapse düşen bir gazetecidir. Hapisteyken babasının ölüm haberini alır, ancak cenazesine katılamaz.
Bu travma, onun zihninde derin yaralar açar ve giderek artan bir paranoyaya kapılmasına neden olur.
Serbest kaldıktan sonra hayata tutunmaya çalışan Muntazam, geçmişin gölgesinden kurtulamaz.
Sürekli takip edildiğini düşünür ve çevresindeki her hareketi şüpheyle karşılar. Gerçekle kurmacanın sınırları bulanıklaşırken, iç hesaplaşmaları onu giderek daha karanlık bir yola sürükler.
Zamanla, paranoyası öyle bir noktaya ulaşır ki, kimseye güvenemez hale gelir. Geçmişin acılarıyla yüzleşmek zorunda kalan Muntazam, kendi zihninin labirentlerinde kaybolurken, gerçeklik algısı da sarsıcı bir şekilde değişir.