Christopher McCandless, üniversiteden mezun olduktan sonra tüm mal varlığını bağışlayarak tanıdık hayatını geride bırakır. Amerika'nın geniş topraklarında otostopla ilerleyerek kendisini yeni insanlara ve deneyimlere açar.
Bu yolculuk onu çeşitli kasabalara, çiftliklere ve en sonunda nihai hedefine, Alaska'nın vahşi doğasına götürür.
Alaska'nın ıssız bölgelerinde terk edilmiş bir otobüsü mesken tutan Christopher, doğayla baş başa kalmanın hem huzurunu hem de zorluklarını yaşar.
Avlanmayı, nehirleri geçmeyi ve sert koşullara dayanmayı öğrenirken, bir yandan da geçmişiyle yüzleşir. Yolda karşılaştığı insanların ona kattığı deneyimler, içsel yolculuğuna eşlik eder.
Zamanla doğanın acımasız gerçekleriyle yüzleşen Christopher, hem fiziksel hem de ruhsal olarak sınırlarını test eder. Yalnız başına sürdürdüğü bu var olma mücadelesi, onu özgürlük arayışının en uç noktalarına götürür.
Alaska'nın buzulları ve uçsuz bucaksız ormanları arasında, insanın doğayla ve kendi benliğiyle kurduğu ilişkinin dokunaklı hikâyesi şekillenir.