Ömer, ölümcül hastalığa yakalanan babasını son isteğini yerine getirmek üzere köyüne götürür. Yaşlı adam, çocukken kendi diktiğini söylediği bir ağacın altına gömülmek istemektedir.
Bu yolculuk, baba ile oğul arasındaki bağı derinleştiren hüzünlü bir yol hikâyesine dönüşür.
Köye vardıklarında beklenmedik bir engelle karşılaşırlar.
Köylüler, bu ağacın Nuh Peygamber tarafından dikildiğine yüzyıllardır inanmakta ve kutsal saymaktadır. Hiç kimsenin bu topraklara gömülmesine izin vermeyen katı bir gelenek, Ömer'in babasının son arzusunu imkansız hale getirir.
Ömer, köy halkının direnciyle yüzleşirken bir yandan da babasının son anlarında ona huzur vermeye çalışır. İnanç, aidiyet ve veda arasında sıkışan bu mücadele, hem kişisel hem de toplumsal değerlerin kesiştiği dokunaklı bir çatışmayı ortaya koyar.