Tembel ve yemek düşkünü Garfield, bu kez sahibi Jon Arbuckle ile birlikte Londra’nın yolunu tutar. Jon, sevgilisi Liz’e sürpriz bir evlilik teklifi yapmak için Garfield’ı da yanına alır.
Ancak Garfield’ın başına geleceklerden habersizdir. Şans eseri, tıpkı kendisine benzeyen ve yeni ölen sahibesi Lady Eleanor’dan miras kalan Carlyle Şatosu’nun sahibi olan Prens adlı kraliyet kedisiyle yer değiştirir.
Başlarda, şatonun lüksü ve bitmek bilmeyen lezzetli yemekler Garfield’ın hoşuna gider. Kendini prens gibi hissetmek ona mükemmel bir rahatlık sunar.
Ancak kısa sürede, gerçek bir kraliyet kedisi olmanın hiç de kolay olmadığını fark eder. Şatonun sorumlulukları ve entrikaları, Garfield’ın tembel yaşam tarzıyla hiç uyuşmaz.
Garfield, bu yanlış kimlik karmaşasını çözmek zorundadır. Aynı zamanda, şatonun kötü niyetli mirasçısı Dargis’in planlarını bozmak için de harekete geçer.
Tüm bu macera, Garfield’a sadece rahatının değil, aynı zamanda gerçek dostluğun ve cesaretin değerini de öğretecektir.