Fransız Alpleri'ndeki izole bir kulübede, Alman yazar Sandra, kocası Samuel ve görme engelli oğluyla sakin bir hayat sürmektedir. Ancak Samuel'in yüksekten düşerek ölmesiyle her şey değişir.
Soruşturma, ölümün intihar mı yoksa kaza mı olduğunu netleştiremez ve Sandra cinayetle suçlanarak tutuklanır.
Mahkeme salonunda geçen sorgular, çiftin karmaşık ilişkisini gözler önüne serer.
Samuel'in ölümüyle ilgili belirsizlik, Sandra'nın geçmişini ve evliliklerinin karanlık yönlerini ortaya çıkarır. Her tanık ifadesi ve delil, gerilimi daha da artırırken, izleyiciyi gerçeğin peşinde sürükler.
Oğlunun tanıklığı ve çiftin özel kayıtları, mahkemeyi olduğu kadar Sandra'nın kendi vicdanını da sınar. İlişkilerin derinlerine inen bu psikolojik gerilim, suçluluk, masumiyet ve gerçek arasındaki ince çizgiyi sorgulatır.